
İngiltere’nin 4 yıldır devam eden AB’den çıkma mücadelesi nihayet sonuçlandı. Özellikle Brexit sonrası AB-İngiltere ilişkilerini düzenleyecek geçici ticaret anlaşması tarafların yoğun tartışmalarına sahne olan balıkçılık konusunda uzlaşmaya varılmasıyla karara bağlandı. Ancak ilk incelemelere bakılırsa 1246 sayfalık ve 730 milyar Euro’luk anlaşma mevcut sorunları çözmek biryana yeni sorunlar üretmişe benziyor
48 YILLIK ORTAKLIK BİTTİ
İngiltere’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan 48 yıllık ortaklık ilişkisi Cuma günü duyurulan ticaret anlaşmasıyla neredeyse tamamen sona erdi. Neredeyse çünkü tarafların birbirinde tamamen kopmaları başta ekonomi, siyaset ve kültür olmak üzere pek çok sebepten dolayı mümkün değil. Hatta aşağıda yer alan anlaşma maddelerine bakıldığında meselenin sonuçlanması biryana asıl sorunların şimdi başlayacağı anlaşılıyor
SINIRLARIMIZI GERİ KAZANDIK!
Tabi haber başlıklarına bakıldığında tamamen farklı bir hava var: “Tarihi anlaşma”, “Yeni bir dönem başlıyor”, “Büyük özveri ve zafer”. Liderlerde de durum çok farklı değil. İngiltere Başbakanı Boris Johnson anlaşma sonrası yaptığı açıklamada, “Paramız, sınırlarımız, yasalarımız, ticaretimiz ve balık kaynaklarımız üzerindeki kontrolümüzü yeniden geri kazandık” dedi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise imzalanan anlaşmayla AB’nin çıkarlarının korunduğunu söyledi. İşte tarafların yere göğe sığdıramadığı ve denizin dibindeki uskumrudan tarladaki gübreye kadar pek çok konuyu kurala bağlamaya çalışan…
…730 milyar Euro’luk ticaret hacMİNE SAHİP anlaşmaDAN BAŞLIKLAR:
ADİL REKABET
- İngiltere 450 milyon insanın yaşadığı AB’nin iç pazarına bundan sonra da gümrüksüz girebilecek ama Londra’dan şu adımlar beklenecek:
- İngiltere üretim aşamasındaki AB’nin çevre standartlarına uyacak.
- AB’nin sosyal ve çalışma haklarına bağlı kalacak.
- Ancak Londra, Brüksel’in yukarıda belirtilen düzenlemelerinin ‘mevcut hallerine’ uymakla yükümlü olacak.
- Yani bu başlıklarda AB gelecekte bir değişime gittiğinde, örneğin üretim aşamasında çevre standartlarını yükselttiğinde bu değişim Londra’yı bağlamayacak. Ve tahmin edin? Evet, kavga yeniden alevlenecek.
- Ayrıca Londra kendi şirketlerine istediği gibi devlet desteği veremeyecek.
- Tarafların hangi şartlarda şirketlerine devlet desteği vereceği ortak belirlenecek bir standarda göre gerçekleşecek.
- İngiltere şirketlerine bu standart harici bir destek verir ve AB’li kuruluşlara karşı maliyet avantajı sağlarsa AB söz konusu şirket ve sektörlere ek gümrük vergileri uygulayacak.
- AB ve İngiltere arasında geçici ticaret anlaşmasının kabul edilmesiyle birlikte Fransa anlaşmanın yukarıdaki maddelerinin aksine İngiltere’den gelecek malları çok sıkı denetleyeceğini duyurdu.
- Fransız yetkililer bunun için AB topraklarına gelen İngiliz mallarının ilk durak yeri olan Calais şehrinde fazladan 1300 gümrük memuru istihdam edileceğini açıkladı.

SERVİS SEKTÖRÜ VE FİNANSAL HİZMETLER
- Varılan ticaret anlaşması çeşitli mal ve ürün kategorilerine yönelik detay içermesine rağmen servis sektörüne yönelik fazla bir düzenleme içermiyor.
- Oysa özellikle İngiltere ekonomisinin yüzde 80’ni doğrudan bu alana bağlı durumda.
- Londra 1 Ocak 2021 sonrasında da AB’nin finans merkezi kalmak istiyor.
- Bunun için finansal operasyonlara yönelik AB tarafından uygulanacak herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmak istemiyor.
- AB ise konunun mevcut ticaret anlaşması çerçevesinde görüşülemeyecek kadar kapsamlı olduğunu belirtti.
- Taraflar meseleyi mart ayından itibaren ele alma konusunda mutabık kaldı.
TURİZM
- AB ve İngiltere turistik amaçla yapılacak yolculuklarda karşılıklı olarak vize uygulamayacak.
- Vizesiz, turistik konaklama ise en çok 90 gün ile sınırlanacak.
- Çalışmak ve sürekli yaşamak isteyenler ise her iki yönde de oturma izni ve kapsamlı vize prosedüründen geçmek zorunda kalacak.

BALIKÇIKLIK VE KARASULARI MESELESİ
- Brexit tartışmalarının açık ara en zorlu başlığıydı ve sorun olmaya devam edecek.
- Özellikle uskumru, morina ve ringa balığı tartışmaların merkezinde oldu.
- Anlaşmayla Baltık Denizi’ne sahili olan AB üyesi Fransa, Belçika, Danimarka ve Hollanda’nın bölgede tuttukları balık miktarına yüzde 25’lik azalma getirildi.
- Bu uygulamayı hayata geçirmek için ise beş buçuk yıllık bir geçiş dönemi öngörüldü.
- 2026’dan sonra ise kota seviyesi her yıl yeniden düzenlenecek.
- Eğer bu düzenlemelerde AB’li balıkçılar zarara uğrarsa, AB’de iç pazarına giriş konusunda İngiltere’nin işini zorlaştıracak.
- Halen Baltık Denizi’nde tutulan balıklarım yüzde 60’ı AB’ye bağlı 300 tekne tarafından yapılıyor.
- Balıkçılık sektörü 650 milyon Euro’luk bir büyüklükle AB genelinde önde gelen ticaret alanlarından biri değil.
- Aynı şekilde balıkçılık İngiliz ekonomisinin de yalnızca yüzde 0.1’lik bir kısmını oluşturuyor.
- Ancak karasuları ve kıta sahanlığı gibi konular devreye girince balıkçılık sektörü bir anda prestij meselesi haline geliyor.
- Bu nedenle Brüksel ile Londra arasındaki balıkçılık konusunda net bir çözüme ulaşılamadı.
- Manş Denizi’nde özellikle Fransız ve İngiliz balıkçılar arasında çok sayıda ‘senin bölgen, benim bölgem’ çatışmasının yaşanmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Ortaklık Danışma Kurulu
- AB varılan anlaşmaya uyulup uyulmama konusunda Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) başvuru makamı olmasında diretti.
- Ama İngiltere kabul etmedi. AB’yi terk ettiği için AAD’nin kendisi için artık bağlayıcı olmayacağını savundu.
- Bunun üzerine orta yol çözümü bulundu ve “Ortaklık Danışma Kurulu” adı altında yeni bir yapının oluşturulması kararlaştırıldı.
- Varılan anlaşmaya rağmen hak ihlaline uğrayan şirketler, tüketiciler hatta bireyler bu kurula başvurup şikâyet edebilecek.
Kağıt üzerinde oldukça çekici görünen bu maddenin gerçek hayatta nasıl uygulanacağı ise merak konusu. Zira bu kurulda da AB ve İngiliz tarafından savunmacılar yer alacak. Bu şahısların büyük bir bölümünün 4 yıllık Brexit pazarlık sürecinde görev almış kişilerden oluşacağı düşünülürse, bu kurula başvuracakların vay haline!

SONUÇ:
Gerçekçi olalım, İngilizler AB’nin bir parçası olmayı aslında en başından beri (1973) içlerine sindiremediler. Zira onlar kendilerini hiçbir zaman sıradan bir Avrupalı olarak görmedikleri gibi ülkelerinin de çok sayıda Avrupa ülkesinden yalnızca biri olduğu gerçeğini kabullenemediler. AB çatısı altında iki nesil büyümüş olsa da, AB yüzünden çok daha büyük işleri yapamıyor olma duygusu onları hiç rahat bırakmadı.
Öyle ya, bir zamanlar ‘üzerinde güneşin batmadığı’ anlı şanlı Britanya İmparatorluğu ve günümüzde bile Ortak Refah adı altında (Commonwealth) 54 ülkeyi sömüren lider bir üst kültür, nasıl olur da bir avuç bürokrat ve lobicinin kontrolündeki AB’nin hegemonyasını kabul eder? Herkese değil belki ama çoğunluğa bu gözlüğün takılmış olduğunu düşündüğünüzde ada insanlarının Brexit adımını atması hiç de aptalca görünmemeye başlıyor. Ancak her baharın sadece bir mayısı var. Ve İngiltere kendi mayısını geride bırakalı çok oldu. Elbette bu gerçeği görmeleri ve küçük havuzlarındaki son büyük balık olduklarını idrak edebilmeleri için böylesi bir deneyime ihtiyaçları olabilir. Onlara bu fırsatı tanımalıyız.