YA ZUCKERBERG YA DEMOKRASİ tercih zamanı geldi ve hatta geçiyor…

Skandal ve krizlerden yana kıtlık çekmeyen dünyamızın nur topu gibi bir rezaleti daha oldu. Sosyal medyanın ‘güzide’ şirketlerinden Facebook kullanıcı bilgilerini para karşılığında Cambridge Analytica adında bir data analiz şirketine sattığı iddiası ABD ve İngiltere’yi karıştırdı. Aslında bunda şaşıracak pek bir şey yok zira sosyal medya şirketlerinin iş modeli bu.

Ancak bu bilgiler aracılığıyla ABD’de başkanlık seçimlerinin, İngiltere’de ise AB’den çıkma referandumunun (Brexit) manipüle edildiğinin gündeme gelmesi siyasetten iş dünyasına kadar büyük bir sarsıntıya neden oldu. Bir grup Polyanna bunun teknik olarak gerçekten mümkün olup olamayacağını tartışadursun koyun postuna bürünmüş bir dizi kurt ise zararı en azına indirmek için çaba harcıyor. İşte başından sonuna oldukça Amerikan bir hikâyenin çok da kısa olmayan özeti ve konunun demokratik değerler bakımından olası sonuçları…

Zuckerberg: “Yalan atmak kötüdür”

Evet Mark, yalan atmak çok kötüdür. Hele hele bu yalanlar milyarlarca insanın hayatını kâbusa dönüştürme potansiyeline sahipse. Böyle bir durumda yalanlar sadece kötü olmakla kalmaz, insanlık suçu haline gelir.

Hikâye sisli puslu entrikalar diyarı İngiltere’de başlıyor…

  • 2014’te Aleksandr Kogan adında Rusya kökenli ve Cambridge Üniversitesi’nde görevli bir akademisyen Facebook için bir uygulama hazırladı.
  • ‘İşte sanal dünyadaki hayatınız’ adını taşıyan bu uygulamada kullanıcılardan dijital anketler yardımıyla çok sayıda kişisel ve hayata yönelik bilgi alındı.
  • Tabi anketlerin doldurulması esnasında kullanıcılardan arkadaşlarının da listesi istendi. Ve elbette tüm katılımcılarda her zaman olduğu gibi sorup sorgulamadan bu talebi hemen yerine getirdi.
  • Uygulama aldığı bilgilerden herhangi bir bilimselliği olmayan saçma sapan sonuçlar tasarlayarak kullanıcılara sanal dünyadaki genel durumları ve gelişimleri hakkındaki ‘İşte sanal dünyadaki hayatınız’ raporunu sundu.
  • İşin buraya kadar olan kısmı standart her uygulamanın kullanıcılarına yutturduğu yem kısmıydı ve kullanıcılar açısından en ufak bir getirisi yoktu.
  • Yemi hazırlayan Aleksandr Kogan ise elde ettiği bilgilerin içerisinden ABD’li kullanıcıların verisini ayıklayıp Cambridge Analytica adlı bir veri pazarlamacısına satmak suretiyle oyunun ilk kazananı oldu.
  • Cambridge Analytica ise aynı zamanda 2016 seçimlerinde başkan adayı olan Donald Trump’ın seçim kampanyasını yönetiyordu.
  • Şirketin başında ise CEO Stephen Bannon vardı.
  • Bannon liderliğindeki Cambridge Analytica, Aleksandr Kogan’dan gelen ve toplam 50 milyon ABD’linin kişisel bilgilerini barındıran veri kaynağını işlemeye başladı.
  • Siyasi eğilimleri kesin olarak belirlenen ABD’li seçmenlere Facebook sayfaları üzerinden Trump’ı destekleyici reklamlar verilirken rakibi Hillary Clinton’ı karalayan haberler ve mesajlar yayımlanmaya başlandı.
  • Zaman zaman yalan anketler düzenlenerek Clinton’ın açık ara önde olduğu havası yaratılarak demokrat seçmenlerin gevşemesi ve sandığa gitme eğilimlerinin azaltılması sağlandı.
  • Bu aşamada Trump’ı destekleyen pek çok Facebook ilanının sponsorunun Moskova olduğu söylentisi yalanlanamayan bir söylenti olarak havada kaldı.
  • Sonuç: Seçim yapıldı ve Donald Trump öyle veya böyle ABD başkanı seçildi.
  • Cambridge Analytica’nın CEO’su Stephen Bannon Beyaz Saray Başstratejisti ve Trump’ın en yakın adamı oldu.
  • Bu ilişki Stephen Bannon’ın geçmişine yönelik tatsız detayların ortaya çıkmaya başlamasıyla 7 ay içerisinde sona erdi.
  • Cambridge Analytica, Rusya ve Trump’ın seçim zaferi ilişkisi ABD basınının ilgi odağı haline geldi.
  • Ancak fazla detay bilinmediği için iddialar sürekli iddia seviyesinde kaldı ve haber niteliği kazanamadı.
  • Ta ki Cambridge Analytica’nın eski çalışanı Christopher Wylie bombayı patlatana kadar.
  • Wylie şirketin 50 milyon Facebook hesabından gizli bilgiye erişim sağladığını ve bu bilgilerin ABD’de 2016’da yapılan başkanlık seçimleri ve İngiltere’nin Brexit referandumunda kamuoyunu etkilemek için kullanıldığını söyledi.

Bu noktadan itibaren işin Facebook ve bizlerle (Evet, bizimle) ilgili olan kısmı başlıyor

Facebook şu sıralar söz konusu verilerin kendi rızası dışında satıldığını belirterek suçu Cambridge Analytica’ya yıkmaya çalışıyor. Ancak bu durum aynı zamanda Facebook’un 2.2 milyar insanın kendisine emanet ettiği bilgilere sahip çıkamadığını da gösteriyor. Eğer Cambridge Analytica, Facebook’un veri tabanından bilgi çalabiliyorsa bunu muhtemelen çok daha fazla sayıda şirket de yapıyordur. Peki kimin bilgileri çalınıyor ve bunlarla ne yapılıyor? İşte başta Facebook CEO’su Mark Zuckerberg olmak üzere bir dizi yönetici önümüzdeki günlerde bu konu hakkında ABD, AB ve İngiltere’de yetkililere bilgi vermek zorunda kalacak.

Facebook (Sosyal medya) nedir ve ne değildir

  • İşin bizimle ilgili olan kısmı ise şu: İster Facebook ister twitter veya instagram olsun sosyal medya dünyası reklam ve pazarlama ortamından başka bir şey değildir.
  • Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin hiçbiri elle tutulur bir ürün satmaz.
  • Ancak buna rağmen servislerini bize ‘ücretsiz’ olarak kullandırırlar. Yılsonunda ise milyarlarca dolar kâr açıklarlar. Peki bu nasıl oluyor? Değirmenin suyu nerden geliyor?
  • Bu dünyada pazarlanan ürün kullanıcıların hayatlarıdır. Hayatın detayı ne kadar çoksa değeri de o kadar artar. Yani değirmenin suyu biziz ve şu sıralar dünya çapında gürül, gürül akıyoruz.
  • Şirketler elde ettikleri bilgileri reklam amaçlı başta perakende olmak üzere ödemeye hazır olan herkese satar.
  • Bu bilgilerin değeri trilyonlarca dolarlarla ölçüldüğü için sosyal medya şirketlerinin servislerini dünya çapında aktif tutmak adına her yıl harcadıkları milyarlarca dolarlık altyapı giderinin fazla bir önemi yoktur.
  • Satış esnasında özel hayatın mahremiyeti, temel ahlak kuralları ve demokratik değerler gibi sıradan insanlar için değer ifade eden unsurlar bir bütün halinde göz ardı edilir.
  • Bu arada küresel dijital reklam pazarının 230 milyar dolar gibi baş döndürücü bir seviyede olması da rastlantı değildir. Kullanıcı bilgisi değerlidir ve büyük değer yaratır.
  • Tabii ki sosyal medya üzerinden toplanan kişisel bilgiler sadece ticaret amaçlı olarak satılmaz.
  • ABD’de 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından yürürlüğe giren Vatanseverlik Yasası (Patriot Act) gereği ABD’nin haber alma ajanslarının da Silikon Vadisi’ndeki şirketler dahil ABD sınırları içerisinde bulunan tüm şirketlerden kullanıcı bilgilerini kayıtsız şartsız olarak alma hakkı vardır.
  • Türkiye’de 51 milyon Facebook kullanıcısı bulunuyor. Buna diğer sosyal medya sitelerini de ekleyince hesap sayısı yüzlerce milyonu geçiyor.
  • Adı ‘sosyal medya’ olsa da işleyişi tamamen totaliter olan bu yapı kişisel hayatımızın yanı sıra dünya üzerindeki seçimlere yaptığı müdahaleler nedeniyle de demokratik düzenin karşısındaki en büyük tehdit durumunda.
  • İşleyiş bu haliyle devam edecek olursa hayatımızı şuuraltımıza üfürülmüş telkinlerle yaşayıp bizim adımıza başkaları tarafından yapılmış seçimlerle geçireceğiz demektir.
  • Bu medyanın sonuçları hiç de sosyal değil…

 

ŞİRKETLER BİZİ NASIL BAŞTAN ÇIKARIYOR?

AŞAĞIDAKİLER ŞAKA DEĞİL HEPSİ GERÇEK VE ŞU ANDA YAŞANIYOR

 

Reklam verenler 98 veriyle nokta atışı yapabiliyor

Facebook beğen tuşu üzerinden yapılan tercihlerle kullanıcılar hakkında detaylı bilgiye sahip oluyor. Bu veriler özellikle reklam verenler bakımından altın değerinde. Şirketler rastgele reklam yapmak yerine kişiye özel teklifler geliştirmeyi istiyor. Facebook’un bu konuda üyelerinden topladığı 98 farklı veriyle reklam verenlerin bu hayalini gerçekleştirdiği belirtiliyor. Kimlik bilgilerini yanı sıra kullanıcının yaşadığı yerin de önem taşıdığı bu veriler arasında çok ilginç başlıklar da var. İşte onlardan birkaçı.

  • Etnik grup
  • Yaşadığı evin tipi
  • Politik eğilim
  • Tüm ilgi alanları
  • İşi veya işvereni
  • Motosiklet, otomobil, tekne veya pilot ehliyeti
  • Kullandığı markalar
  • Kullandığı otomobil/motosiklet
  • Yeni bir oto/motosiklet için harcayacağı olası miktar
  • Teknolojiye ilgi seviyesi
  • Kredi durumu ve tipi
  • Kredi kartı seviyesi ve durumu
  • Giyinme tarzı
  • Yeme içme alışkanlıkları
  • Kullandığı ilaçlar
  • Gördüğü tedavi/-ler
  • Yolculuk sıklığı ve yönü

 

300 beğen tercihi ile geleceğinizin haritasını çıkarıyorlar

Facebook’un beğen (Like) tuşuna 10 defa basınca…

  • Sistem kullanıcıyı iş arkadaşlarından daha iyi tanımaya başlıyor.

 

Facebook’un beğen (Like) tuşuna 70 defa basınca…

  • Sistem kullanıcıyı en yakın arkadaşından daha iyi tanımaya başlıyor.

 

Facebook’un beğen (Like) tuşuna 150 defa basınca…

  • Sistem kullanıcıyı anne-babasından bile daha iyi tanır hale geliyor.

 

Facebook’un beğen (Like) tuşuna 300 defa basınca…

  • Facebook kullanıcıyı kendisinden bile daha iyi tanımaya başlıyor. Ve kullanıcının geleceğine yönelik tahminlerde bulunacak seviyeye geliyor.
  • Bu noktadan itibaren Facebook’un kullanıcıları hakkında topladığı bilgiler, bu bilgilere ilgi duyan çevrelerin iştahını iyice kabartıyor.
  • Bu tuşa dünya üzerinde milyarlarca insanın, yüz milyarlarca defa bastığı düşünülürse elde edilen detaylı bilginin büyüklüğü ve değeri paha biçilmez seviyelere ulaşıyor.

 

ABD’li süper market zinciri kadınların hamile olup olmadığını tahmin ediyor

  • Data Bankerleri kullanıcın tüm platformlardaki hareketleri ve aktardığı içerikleri analiz ederek kendini tekrar eden kalıpların veya ilişkinin olup olmadığını araştırıyor.
  • Böylece kişinin geleceğe yönelik davranışları hakkında tahminde bulunmak hatta bu davranışları yönlendirmek mümkün oluyor.
  • ABD’li süpermarket zinciri Target kadınların alışveriş sıklığı ve seçimlerinden yola çıkarak hamile olup olmadıklarını hatta ne zaman doğum yapacaklarını bile tahmin edebiliyor.
  • Kişinin alışveriş alışkanlıkları hakkında çok bilginin edinilmesi ise kullanıcıya pahalıya mal oluyor.
  • Zira kullanıcının neye, ne zaman ve hangi miktarda ihtiyaç duyduğu belirlendiğinde online satışlarda yüzde 166’ya varan fiyat artışları gözlemlenebiliyor.
  • Çevremizde hayatımız ve alışkanlıklarımızla ilgili en çok bilgi toplayan gammazlar ise açık bir farkla cep telefonları ve giyilebilir cihazlar.
  • Şirketler elde ettikleri bilgilerle kullanıcıları derecelendiriyor (Scoring). Bu derecelendirme sağlıktan, alım gücüne, siyasi görüşten finansal kredibiliteye kadar hayatın hemen her alanını kapsıyor.
  • Kapsama alanı ve bilgi detayı ne kadar geniş ve derinse söz konusu tanımlana bilgisi de o kadar değerli oluyor.
  • Acxiom: ABD’li şirket sosyal medya bilgilerinden yola çıkarak dünya çapında 700 milyon insanın bilgilerini değerlendiriyor.
  • 3000 faklı kriterin incelendiği analizlerde kişinin etnik kökeni, alkol, nikotin veya uyuşturucu kullanıp kullanmadığı, genel sağlık durumu ve siyasi görüşü gibi çok kişisel verileri de içeriyor.
  • Sonuç: Kötü niyetli kullanıldığında toplum içerisinde belirli kişiler veya etnik gruplar kasıtlı olarak engellerle karşılaşabilir. Yine aynı şekilde istenildiğinde bu kişi veya gruplar istenilen hizmet veya servislerden dışlanır, belirli iş alanlarına giremediği gibi hukuki olarak da savunmasız hale getirilebilir.