Dolly’i süper bilgisayarlar da kurtaramadı

Genetik bilimine büyük yatırımlar yapılıyor. Yetenekli bilim adamları ve teknoloji dünyasının en hızlı bilgisayarlarının gece gündüz çalışmasına rağmen bilim dünyasının bu alanı hala gizemlerle dolu

Genetik alanında son derece önemli gelişmelere oluyor. Geçen ay Seul Üniversitesi Veterinerlik Bölümü Profesörü Woo Suk Hwang’ın ilk kez embriyon klonlayarak kök hücre elde etmesi bilim dünyasında yeni tartışmalara neden oldu. İki gruba ayrılan eleştirilerde bir taraf G. Koreli Profesör Hwang’ı ayakta alkışlarken diğer grup kendisini sorumsuzlukla suçladı. Hwang, son yıllarda gerçekleştirdiği araştırmalarla genetik dünyasının süper starı haline geldi. Özellikle geçen yıl yaptığı bir araştırma tüm dikkatlerin bir anda ona yönelmesine neden oldu. Hwang tedavisi mümkün olmayan gönüllü hastaların hücrelerini kopyalayarak üzerinde çalışmak üzere depoladı. Bilim dünyasında yeni bir sayfa açan bu araştırmanın yarattığı yankılar ise hala devam ediyor.

Bilgisayarlar yetersiz

Ancak toplumların ahlaki kuralları genetik biliminin önündeki tek engel değil. Aynı zamanda teknolojide genetiğin en büyük sorunlarından biri. Zira bu konudaki araştırmalar için olağanüstü hız ve dayanıklılığa sahip bilgisayarlar gerekli. Bedenimizde, üzerinde genetik bilgimizin bulunduğu 3.2 milyar DNA, hücrelerimizin eksiksiz kopyalanmasından sorumlu 46 kromozom ve kalıtım verilerimizin depolandığı en az 35 bin genimiz var. Bu rakamların ardında ise insan hayatının ve varolma sırrının şifreleri yatıyor. Ancak bu şifreleri çözmek hiç de kolay değil. Hangi genin tam olarak ne işe yaradığı, kromozomların birbirlerini hangi koşullarda etkilediğini ve bu etkilerin DNA yapımızı ne hale getirdiğini anlayabilmek için muazzam miktarda hesabın yapılması gerekiyor. Bunun için bizim günlük hayatımızda kullandığımız ve saniyede yaklaşık 2-3 milyar işlem yapan bilgisayarlarımız fazlasıyla yetersiz kalıyor. Bu tür işlemler için çok daha karmaşık, binlerce işlemcinin aynı anda çalıştığı devasa “DNA bilgisayarı” adı verilen makinelere ihtiyaç duyuluyor. Zira bir gram DNA’nın içerisinde yaklaşık bir milyon CD’yi dolduracak kadar bilgi bulunuyor. Ancak bilgiye ulaşmak için bunca hesabın da bir şekilde yapılması gerekiyor. Tabi bu süreç içerisinde sadece hesap hızı yeterli değil. Aynı zamanda yazılım da gerekli. Elde edilecek milyarlarca sayfa bilginin düzenlenip sınıflandırılması şart. Aksi halde işin içinden çıkmak mümkün olmayacak. Peki yeryüzünde bu işin altından kalkabilecek güçte bir bilgisayar var mı? Şu sıralar dünyanın en hızlı bilgisayarı olarak “BlueGene” biliniyor. 32 bin 768 işlemciden oluşan bilgisayar saniyede 70 tflop (teraflop) yani 70 trilyon işlem yapabiliyor. Daha anlaşılır bir ifadeyle BlueGene bizim kullandığımız bilgisayarlardan yaklaşık 25-30 bin kat daha hızlı. Ancak onun bu hızı bile DNA’ların dünyasında hesap yapmak için yeterli değil.

İşi hiç kolay değil

İşte Seul Üniversitesi Veterinerlik Bölümü Profesörü Woo Suk Hwang böylesi zorlu bir alanda başarılı olabilmek için çabalıyor. Tabi onun da laboratuarında oldukça güçlü bilgisayarlar var. Ama Hwang’ın asıl düşüncesi elde edilecek bilgilerin tek bir merkezde toplanmasını sağlamak. Profesör Hwang dünya üzerinde yürütülen araştırmalar sonucu elde edilecek tüm kök hücreler için bir “kök hücre bankası” oluşturulmasını istiyor. Bu düşünceye göre kök hücrelerle ilgili bilginin tek merkezde toplanması halinde bağışıklık sistemine en uygun hücreyi arayacak hastaların kapı kapı dolaşması önlenecek ve tedavi süresi kısalacak.  Buraya kadar her şey çok güzel ancak işin bir de diğer yönü var. Bu da dünyanın en değerli, en benzersiz ve önemli bilgi deposunun sayılı insanın kontrolüne geçecek olması. Zira bu kök hücrelerden yola çıkarak insanın her organını yeniden üretmek mümkün oluyor. Bu bilgi henüz teori olarak mevcut. Yani bilim adamları her denemede istedikleri organı üretemiyor ancak çalışmaların bu hızla devam etmesi halinde bu sürecin 10-15 yıl içerisinde kontrol edilebilir hale geleceği tahmin ediliyor.

 Acıların koyunu Dolly

Genetik dendiği zaman akla ilk gelen şey insanın kopyalanması (Klonlama) oluyor. Kopyalamanın en meşhur aktörü ise hiç şüphesiz İskoç koyun Dolly. Kendisi 1996 yılında dünyaya getirildi. Bir anda kainatın en popüler koyunu oldu. O kadar çok fotoğrafı çekildi ki adeta genetik dünyasının Claudia Schiffer’i haline geldi. Hayatı bilim adamları ve foto muhabirleri arasında geçti. Varlığı bilimsel bir mucize olan Dolly’nin sütü de kendisi gibi mucizevi olacaktı. İfadeye göre hayvanın DNA yapısına uygulanan “ince ayar” sonucunda sütü çeşitli akciğer hastalıklarına şifa sağlayacak bir ilaç haline gelecekti. Ama olmadı. Dolly çok hızlı yaşamasına rağmen 2003 yılının Şubat ayında 7 yaşında ölüverdi. Ölüm nedeni olarak akciğer yetmezliği gösterildi. Onun da etrafında birbirinden yetenekli dev bilgisayarlar ve akıllı bilgisayarlar vardı ama hiç biri Dolly’nin hayatını kurtarmaya yetmedi. Aslında Dolly tam anlamıyla acıların koyunuydu.

Sıradaki…sıradaki…

Hayatının ilk aylarında doktorlar Dolly’nin normalden hızlı bir büyüme gösterdiğini tespit etti. Ardından vücut organlarının orantısız geliştiği duyuruldu. Sona yaklaşıldığında ise Dolly’nin hızlı bir yaşlanma sürecine girdiği açıklandı. Ve nihayet akciğer yetmezliği. Hiç şüphesiz Dolly örneğiyle bilimsel anlamda çok değerli veriler elde edildi. Ama aynı zamanda klonlamanın ne kadar bilinmez ve tehlikelerle dolu olduğu da anlaşıldı. Zira Dolly bilim adamlarının ilk denemesi sonucu dünyaya gelmedi. O, 277’nci (!) denemeydi. Evet, Dolly’den önce 276 adet neye benzediği belli olmayan yaratık doğdu ve öldü. Kopyalanmış (klon) bir insanın dünyaya gelmesi için kaç kurbanın gerekeceğini ise artık siz düşünün.

 

Dünyanın en hızlı bilgisayarı

Saniyede 70 trilyon işlem yapıyor

Adı     İşlem gücü (Trilyon/saniye)

  1. BlueGene 70
  2. Altix 52
  3. Earth-Simulator 36
  4. MareNostrum 20
  5. Thunder 19